KALDIRIM MÜHENDİSİ

28 Eylül 2007 Cuma | | 0 yorum

Günler günleri kovaladı, aylar ayları;
Sabah karanlığında, öğle üstü, geceleyin
Aşk yılları,
Öğrenim yılları;
Pembe yıllar başımın tacı,
Zifiri yılları anama söylemeyin...
Ham hayaller, olmaz işler peşinde,
Gözüm kime ilişse ben onun yâri...

Kabaetime pıçak sokuluyor aşktan ötürü;
Caket pantol kumara gidiyor aşktan ötürü;
Gençliğimi harcıyorum bir çırpıda;
Bu da mı aşktan ötürü?
Dangalak! dese biri...
Hayatımın bu parçasmı neye benzetsem?
Mesela, mesela, mesela...
Osmanlı tarihinde Deli İbrahim Devri.

Daha mühendisliğimin ilk yılları
Ahırkapı’dan bir kız alıyorum.
Kız beş vakit namazında,
Söküğümü diker, yatağımı kabartır,
Patlıcanı kızartıp ağzıma verir;
Sonumuz mu?
Sonumuz belli...

O bekâr o yalnız günlerinde
Güzel İstanbul’u gezdim dolaştım,
Altımda tanrı vergisi bir taşıt.
Öyle işler gördüm ki içim parçalandı;
Namussuz namusluya,
İnsan hayvana eşit.

O duvar senin bu duvar benim,
Bir güz gecesi eve dönüyorum.
Köşe başında bizim aile efradı:
Biri kızkardeşim, öteki ninem;
Nermin fingirdeşiyor, ninem dileniyordu;
Bu yaştan sonra yalan söylemem.

Gözlerim yaşardı, kendimi dar attım postaneye:
Biricik kardeşim İlyas, diye bir mektup yazdım;
Bana 30 lira gönder acele,
Senden başka güvenecek kimsem yok...
Ne dersiniz, şu bildiğiniz İlyas
Cevap bile vermedi hergele.

Bundan sonrasını kalem yazamaz,
Ne kadar azgın olursa olsun.
Bir bakıyorsunuz iş peşindeyim,
Ekmek, dostluk, hürriyet peşindeyim;
Bir de bakıyorsunuz düşmüşüm mahkemelere...
Sayın yargıç! diyorum son celsede;
Ben ileriliği iş olsun diye sevdim;
Siz tuttunuz ciddiye aldınız;
Ama artık mapuslara düşmeyeceğim,
Aklımla oturup, aklımla kalkacağım...



Metin Eloğlu

DAYI BEY

| | 0 yorum

Eski bereket kalmadı şiirlerde;
Hikâyesi anlatılmaz, uzundur.
Ama gerekliymiş, olsun efendim,
Hürriyet olduktan sonra bu memlekette,
Egemenlik ulusundur!

Ulus yan çizer, kuyu kazar;
Ulus ince eler, sık dokur...
Mesela?
Mesela, şiir yazar.

Tatlı canıma kıyıp, bir yol düşündüm;
Yetmedi, bir daha düşündüm;
Kalemi mürekkebe banınca,
İşte bu şiiri döktürdüm:

Elifimin camında
Perdeler geniş
Kâh ısıtır, kâh soldurur eşyayı
En güzel güneş

Elifimin aklında
Bir zengin evi
Köşk mü desem konak mı desem
Bütün yataklar yaylı

Elifimin gönlünde
Sevdalar türlü türlü
Oturmuş tırnak keser
Komşunun oğlu

Elif imin dayısı da
Aksi gibi hürriyete âşık
Yazılar yazar çizgiler çizer
Hey gidi gençlik

Metin Eloğlu

GARİP KUŞUN YUVASI

| | 0 yorum

Bu evden içeri biyol girene,
Oh çekmek yasak;
Sofrasında tuz, lambasında gaz yasak!
Öyle bir evdir ki bu,
Hayale yakın, akla uzak;
Delibozuk kapıları
Toz bürüdü salkımsaçak;
Daha açık konuşalım:
Bizim evin merdiveni,
Bilemedin üç basamak.

Oturmuş kös dinleriz;
Kimimiz arif, kimimiz ahmak;
Bir babamız vardı katı yürekli,
Ektiğini biçemeden
Gürledi gitti.

Gazhane yollarından toplayıp
Kömür koydum mangala;
Şubat sonlarında bir kış gecesi;
Oy dingala dingala...
Yalın ayak, başı kabak
Anamız geldi;
Eğildik eteğini öptük:
Yolculuk iyi geçti mi, ana?
Harem-Salacak arasında
Denize düştüm;
Balıklar yanıma üştü.
Bir mavilik bir mavilik,
Bakınca kendimden geçtim.
Bu koku ne acaba?
Mangalda çarıklar pişti.
Sofraya çöktük, delik sahan delik sahan içinde;
Amanın Allah;
Üç yudum aldım,
Tükendi şişe;
Şişedeki zehir
Derdimi deşti.
Bir türkü söyledim ince,
Bülbüller cama kondu:
‘İki kol iki bacak
‘Hürriyetle yaşanır ancak.’
Hele anamı bir daha öpeyim;
Yarın sabaha kadar,
Kim ölecek, kim kalacak...

Sabah oldu, uyandık evcek;
Bir kız geldi kapıya:
Alacaksan al beni...
Alamam!
Kahkahanın bini bir paraya.
İşin doğrusunu bu kıza anlatamam;
İçtiğimiz su acı,
Gördüğümüz düşler felaket düşü,
Pencereden uzan da bak,
Bak da ağla;
Bir yatakta sekiz kişi...
Haydi seni aldık, diyelim;
Dokuz kişi bir yatağa sığıştık,
Nefes nefese...
Verem olduk, temsil;
Ne halt ederiz gayri?
İlişme bize,
Bozma keyfimizi;
Havalanmış mahalle kızı.



Metin Eloğlu

ERKEK ZELİHA’NIN TORUNU

| | 0 yorum

Ben bütün mahallenin dilindeyim
Her dedikoduda bulunurum
Bir zamanlar dükkân işleten
Erkek Zeliha’nın torunuyum

Ben bazı zamanlar ağacın yanındayım
Ahlatların dibindeyim
Yüzü ciletle kesilmiş
Kötülerin koynundayım

Yağmur yağar da hava bozunca
Eve yollanırım çişim gelince
Dil döküp şiir yazarım
Gönüller şen olunca.

Evden çıkarım annem kızınca
Para bozdururum tütün alınca
O kahve senin bu kahve benim
Bitlenirim kış boyunca.

Kahve köşesinde güzel laf ettiler
Şiirimi benden iyi saydılar
Tam yüz kişinin ortasında
Anama avradıma sövdüler.

Ekmek yedim tuz yaladım
Oramı buramı elledim
Sabahtan akşama kadar
Altmışaltı oynadım.

Benim aklım serseri aklı
Cebimde pıçaklar saklı
Sakal koyvermiş bir de babacığım var
Evlat yüzünden ağlamaklı.


Metin Eloğlu

GİDİŞAT

| | 0 yorum

Tacir Ali Beyin karısı
Hoş insandır bencileyin
Ama muhtara sorarsanız
Mahallenin yüz karası.

Donsuz yatarmış geceleyin
Yatar a, öyle alışmış
Hem bize ne, bu gidişat
Başıyla berabermiş Ali Beyin.

Tacir Ali Bey şimdi trende
Yan gelip yatmış
Karıyı kızanı hepten unutmuş
Evleri var hane hane.



Metin Eloğlu

İŞ GÜÇ SAHİPLERİ

26 Eylül 2007 Çarşamba | | 0 yorum

Ben uyandım,
İlyas’ı dürttüm, o da uyandı;
Bizim sesimize Sahavet Hanım da uyandı;
Elimizi yüzümüzü yıkadık,
Sabah çişimizi ettik,
Giyindik;
Doğru işe...

Dostum İlyas’la beraber
Saat 12’ye kadar çalıştık,
Bir saat dinlendik,
Sonra 6’ya kadar yine çalıştık;
Sahavet Hanım bilmiyoruz ne yaptı...

Akşam oldu, sular karardı;
Ben 260 kuruş aldım,
İlyas da o kadar;
Sahavet Hanım 35 lira aldı...

Metin Eloğlu

AÇ KARNINA SAKIZ

| | 0 yorum

Beşiktaş’ta Kürt Bekir’in kahvesi,
Gözönünde helalinden bir deniz;
Aylardan temmuz; ağustosla haziranın arası.
Biraz ötede hayal şehir, Anadolu yakası;
Günlerden ya cuma, ya cumartesi...
Gözleri karararak, midesi öterekten
Şair Şükrü Bey şiir yazıyor...
Şiirin ismi ne, tahmin edin bakalım?
‘İnce rûhumun esrârengiz nâlesi...’

İlkten gözleri şöyle uzaklara dalıyor;
Rengârenk bulutlar evlere şenlik,
Ufkun güzelliği güneşin battığı yerde...
Köylü’den bir nefes alır almaz,
Genzi yanıyor.

Geniz yanadursun,
Şükrü Bey bu şiiri mutlaka yazacak!
Vallahi de yazacak, billahi de yazacak;
Hassas insanlarına gözyaşına bakmak yok!
Diyecek ki pundunu kollayıp:

Anamdan şâir doğdum, sonradan oldum sanma;
Ey gafil okuyucu, genç şâirlere kanma...
Istırabın meyvası mısralarım acıdır,
Kafiyelerdeki ilhâm aşkımın kırbacıdır.

Kalemi tükürükleyip saldırıyor kâğıda:

İlâhî duygularla süslü ilhâm perisi;
Gelsin şiir dehâmın gelsin öteberisi...

İçinde cinas olsun, teşbih, istiare olsun,
Yürekler acısı bir şiiriyet;
Barışla ne işim var, neme lazım hürriyet...
Veremle, intiharla bitsin sonu;
Ucunda on papel var, boru mu bu!

İki ekmekle dünyada doymayız, diyordu;
Ben köroğlunu bilmez miyim...
Özçelik de doymaz, yaradılıştan obur.
250 gram pastırmayı nasıl yemiştik geçen akşam;
Üstüne iki tane de yumurta kırmıştık;
Bir baş sovan, bir buçuk ramazan pidesi,
Komşuların verdiği bir tabak tepeleme irmik helvası...

Mevâl sevdâzedeye lûtuftur sanıyorum,
Ey saki bana mey sun, için için yanıyorum...

Yaradana sığınıp bir beyit daha yazdı,
Ama ben burada tekrarlamaya utanıyorum
O esnada kalemin ucu bitti,
Garsonun çakısını isteyip dikkatle yonttu:

Mehtâplı gecelerde ruhum hasretle inler
Bu ilâhî nağmeyi taşısın yelkenliler...

Tam aşkın ölmezliğinden bahsedecekken,
Kötü bir ihtimal içinde yer etmez mi?
Hadi bu harika şiir bitti diyelim,
İzzet Bey sözünde durur muydu ki?
Yani on lirayı verip, bu şiiri alır mıydı?
Birden ateş gibi bir beyit geldi aklına:

Gözlerinin yeşili sanki denizin dibi
O bembeyaz kolların sırçadan saray gibi...

Tam üç aydır yıkanmadı, diyordu:
Hangimiz yıkandık zaten, hani hamam parası?
Özçelik’de bit bile çıkmış, dün geri çevirdiler okuldan;
Üç aylıklara daha yirmi gün var;
Amasya’nın telgrafı: Baldız hanım geliyor,
İki çocuğuyla başlarına yıkılmak üzre;
Elektriğin, bekçi aylığının eli kulağında zaten;
Şükrü’yü bugünlere mi doğurdun,
Ah anam, garip anam!
Yaratıcı meleke kendini gösteriverdi:

Gelsin bülbülü şeydâ, boşalsın peymâneler,
Rûhumun derûnunda esrârengiz nâleler…

Zehir içip geberse... Şerefine yediremiyor.
Evi barkı terketmek erkeğin şanından mı?
Bütün bunlar sanki yetmezmiş gibi,
Bu sabah da kubur patladı.

Hazân akşamlarında inleyen bir garip ney;
Ardından kahkahalar, Tanrım, bu ne biçim şey?

Anlaşıldı bu gece evcek açız.
Bakkalın önünden bile geçemem,
Kasaba rastlasam belki de dövüşeceğiz...
İyisi mi, sen buradan usulcacık kırarsın,
Yüz dirhem ekmek alıp sinersin bir kuytuya;
Ötekiler de ne halleri varsa görsünler,
Sana güvenip de gelmediler ya dünyaya!

Tam arka kapıdan sıvışacakken,
Garson, ensesinde bitiverdi:
Önce şu hesabı görelim Şükrü Bey;
Az şekerli kahveyi höpürdete höpürdete içersin,
Oğlum Remzi, çakın var mı?
Oğlum Remzi, şu radyoyu açıver!
Gel Remzi, git Remzi...
Sonra da tüyersin ha?
Hıyarağa!

Çıkarıp, son onluğu da garsona verdi.


Metin Eloğlu

PADİŞAH SAYESİNDE

| | 0 yorum

Rüstem Paşa konağında
Işıklar yandı
İnce eşya ışıdı
Saat sekizde

Çil tekerlek yokuşta
At araba beleşten
Gelip durdu yavaştan
Tantanalı kapıda

Gelen konuk bey paşa
Ayakları öpülmüş
Konağın içi gümüş
Yüz altına bir neşe

Ut ustası ut başında, telinde
Akord işi kırıtarak
Kırk tane güzel uşak
Sofra dışında

O mübarek yaz gecesinde
Tez vurulmuş sülün yedik
Kâh soyunduk kâh giyindik
Padişah Sayesinde

Kavuk sallamayana yazık
Hanım kız, okumuş kız
Siz o babadan değilsiniz
Doğrusu kalbiniz bozuk

Rüstem Paşa’nın gençliği
Sedirde geçti
Lale sümbül devrinde
Tahta kılıç belinde

Metin Eloğlu

BALLI BÖREK

| | 0 yorum

Musikili oda
Antikadır uzundur
Yaşasın sırma döşek
Saadetler bizimdir

Dürdanem
Aynaların âşığı
Bir bakar canü yürekten
Şen gönlüne yaraşır

O surat zengin işi
Pislik sürse yakışır
Bir yerini sinek ısırsa
Pamukla kaşır

Dürdanem
Pencerede sırnaşır
Atlı ağalarla sümüklü sakalar
Kapı önünde tokuşur

Akşam olur
Kervan çıkar yokuşu
Sofrada sümbül hoşafı
Mavi mavi bekleşir

Kapı vurulunca damat bey gelir
Zembilde turfanda çilek
Gidişatımız çok kötüymüş
Damadın nesine gerek

Dürdane ballı börek


Metin Eloğlu

DÜDÜKLÜ TENCERE

| | 0 yorum

Pazarları daha gündüzden,
Ahçıbaşı, aklını başına devşir;
Börekler kızaracak nar gibi;
Kıymalı, ıspanaklı, peynirli...
Sonbahar yağmuru oluklarda,
Çüşbalığı haşlanacak!

Mesela zamkinülzarefe yemeğinin
Akşama yetişmesi lazım, başın darda.
Al eline şu nesneyi,
Dibini bir güzel yağla,
Sovanını da doğra, düt! desin;
Bir tutam tuz, biraz kimyon;
Şıpın işi pişiverir.
Baksanıza göbek atıyor;
Beylere selam, hanımlara selam!
Çengi misin be gâvur icadı,
Düdüklü tencere misin?

Metin Eloğlu

AÇ AYI

| | 0 yorum

Kâfir zurna güzel öttü;
İşi yoksa varsın ötsün...
Def dümbelek gırla gitti;
İşi yoksa varsın gitsin...
Bir kara kız, kılpıranga kızılçengi;
Karşıma durup kırıttı;
İşi yoksa varsın kırıtsın...
Açlıktan susuzluktan
Dilim damağımı yırttı,

Şeytan geldi beni dürttü;
Ne yapsanız oynayamam...

Çergibaşı hapı yuttu!

Metin Eloğlu

PADİŞAHIN İZNİYLE

| | 0 yorum

Yatsıyla imsak arasında
Gizli ferman bilindi
Tatar Ayşe soyundu
Harem dairesinde

Padişahın izniyle
Tatar Ayşe güzeldir
Yıkadı sildi natır
Daha gündüz gözüyle

Daha neler de neler
Sakala boncuk dizili
İğreti uçkur çözülü
Tatar’ı içeri koyver

Herifin erkekliği üstünde
Elleri Ayşe’ye doğru
Naçarlık içinde Ayşe’nin ömrü
Pencere karşısı cellatlı kule

Gazap işi olağan
Ahırda kırk tane katır
Uzak duranın hali haraptır
Bir yol kuruldu şölen

Şölenin yanında döşek
Dün geceden gül kokulu
Bu ne iştir Allah kulu
Vurulmuş ceylanla sırmalı eşek

Metin Eloğlu

LE GRAND PARMAK LA PORTE

| | 0 yorum

Sevgili Şermin, Hayrünnisa, Saadet Hanım;
Bu memlekette aydın karı yok! diyen efendiler;
Geçerken şöyle bir uğrayın perşembeleri,
Vallah topunuzla sidik yarışı eder...
Mozart hatırlatınca da, Beethoven ezber;
Matmazelinden mandolin dersi almış kadın.
Heykel hususunda alkışı milyon değer;
Şahitler: Dökümcü İzak’la Despieau’nun baldızı, canım...
Sen kim oluyorsun, ben kim oluyorum, o kim oluyor?
Koskoca Yahya Kemal’e tenezzül etmemiş kadın!
Ayaküstü Verlaine, yatağa girince Baudelaire...
Dikkat edin, pörsümesin kauçuk memeleri,
Şurasına yastık, burasına minder...
Bedri Rahmi’ymiş, Balaban’mış... boş verir öyle şeylere;
Salvador Dali’yi sokakta görmüş kadın!
Gitse gitse Muhsin’e gider,
Dümbüllü’ye gitmez tabii
Comédie-Française seyretmiş kadın.
La grand parmak la porte, yaaa, ne sandın?
Gâvurcanın ruhunu bilirmiş meğer!
Sanatsever, oğlansever, kızsever...
Kendisi kısır, kocası hadım.

Ne de olsa Avrupa görmüş kadın!



Metin Eloğlu

AKILSIZ KALEM

| | 0 yorum

Perşembe sabahı erken uyandım
İşime karışmasınlar canım efendim.

Sokağa çıktım; daracık, viran...
Sekerek yürüme hey kâfir oğlan!

Komşudan komşuya Elif uzamış;
Pabucu değdikçe, eşik tozumuş.

Elifimin doğru dürüst kaşları;
Daha da önünde toplum işleri...

Bahçıvanın yüreği inceden ince;
Millet bahçesine dikili yonca.

Kimi şiir başıboş, kimi şiir güdümlü;
Taş kırmak da önemli, şairlik de önemli.

Mercimeğe fırın, peynire tulum...
Böyle şeyler yazma akılsız kalem!

Ustama danışıp, ağzımı büzdüm;
Demokrasi yetişmese, ah, öleyazdım!

Metin Eloğlu

HARAMA ÇÖZÜLMÜŞ UÇKUR

| | 3 yorum

Bütün bunları yazdıktan sonra,
Aramızda her şey bitiyor.
Elâleme rezil oluyoruz iste;
Oh, diyecekler, yüreğimiz yağ bağladı;
Elkızının fendi eloğlunu yendi, diyecekler;
Orası senin umurunda mı!

Sen böyle değildin önceleri,
Sonraları sonraları işi sapıttın;
Madem ki rol yapmaya hevesin vardı,
Keşke bir tiyatroya girseydin!

Delilik edilir, edilmez değil;
Yalan da söylenir bazı bazı...
Ama, şu kancıklığa ne buyrulur?
Oynadığın madikleri neye yoralım?
Bu dünya insanı azdınyor,
Para insanı değiştiriyor, tüccar kızı!

Hiç unutmam bir kış gecesi,
Kahpe dünyada yersiz yurtsuzum;
Kapısına geliyorum, kapıyı açmıyor;
Bir kova da su döküyor üstüme;
Pencerenin gerisinde bir erkek sesi,
Kıkır kıkır gülmeler,
Öpüşüp koklaşmalar...
Şuna bakın hele: Yüksek tahsil talebesi...
Buna ne derler bilir misin?
Buna derler katır cilvesi!

Ya o bırakıp bırakıp gitmeleri
Samsun gezisinde kafayı çekip oynamalar?
Pazarlığımız aklına hiç gelmedi mi, kaltak;
İnsanlık bunu mu emreder?

Biz seninle aynı kapdan yedik,
Aynı yatakta uyuduk;
Yaşadığımız o iyi, kötü günler
Gözüne dizine dursun!

Ben seni efendi kız sandım;
Ettiğin iri iri laflara bakıp,
Ben seni insan sandım
Bırak, metelik etmezmişsin!

Gayri selamın sabahın ardını kes,
Kanıma ekmek doğrama.
Var git, zekânı güle güle kullan;
Güzelliğin de senin olsun, paran da!

Metin Eloğlu

VARKEN

| | 0 yorum

Henüz yaşarken, bu efendi umut
Karanlık günlerin aydınlığa döneceği
Sakın tavsama sakın yüksünme
İnsanın yarası sağken iyileşir
Sağken omuz silkersin bunca engele
Ergene ereğine sağken ulaşırsın
Toprağın bitiminde bir su var a seni iletecek
Yaz tükendi miydi güz sofraları
Dağların ardı ova
Bulanığın sonu duru
Küfün altı meneviş
Etin nohudun zerdalinin tadı
Erkinlik barışıldık
Özlemler kavuşmalar
Ayışığı ishakkuşu Aynalıçarşı
Sen yaşarken
İbibikler sen yaşarken tüner üvezin dalına
Mavilik sen yaşarken o tavanda gezinir
Sen yaşarken pembeleşir ortancalar
İşte aşkın hürlüğün tutsaklığın
Koca beyazlık günbaşı serinliği
Sen henüz yaşarken ölmeden önce

Son nefesinde keşke şöyle yapsaydım deme
Aklını başına toplamak elindeydi
Yüreğini pekleştirmek zaten elinde
Söyle
Diriye soyluya düzenliye özenip
Kötü viran bozuğa gücenemez miydin
Güzelle çirkini yalanla gerçeği tartacak terazi
Yaşarken elindeydi

İnsan yaşarken varır bir ölmezliğe.


Metin Eloğlu

UFUKLARDA YÜKSELEN NAZENİN BALON

| | 0 yorum

Arkamdan laf etmişsin, sana yakıştıramadım;
Beni rezil edip, bir köşeye kodu, demişsin...
Dayını kışkırtacakmışsın da bir gece vakti;
Parayla iki serseri tutup, ibreti âlem için,
Kafamı gövdemden ayırtacakmış!
Dur hele, madem ki iş bu yola döküldü;
Hepsini dinle de gözün gönlün açılsın:

Sana söylediklerimin çoğu yalandı;
Ben kim, Fransa’ya gitmek kim...
Hele o tüccarlık masalı?
Nasıl yuttuğuna hâlâ şaşarım.
Samsun’da enişteler,
Zonguldak’ta teyzeler,
Adana ilinde bilmemne hanı;
Koca koca okullardan diplomalar;
Bizi bekleyen aydınlık günler...

Kafana dank desin artık;
Bütün bunlar kuyruklu bir yalandı.
Başka ne yapabilirdim, söylesene!
Yeşilinden tut da mavisine kadar,
Nah! yumruk gibi gözlerin vardı.
Narçiçeği dudaklar, kulağının memesi;
Saç dendi mi aklıma seninkiler geliyor;
Kalçalarının tarifini pek beceremiyorum...

Bana, kaba herifin birisin, diyorlardı;
Seni sevdikten sonra inceliverdim:
Efendim’li estağfurullah’lı konuşmalar;
Kundura boyacısına hergün 15 kuruş;
—Elbette, ne zannettindi—
Sakala perdah, bıyığa rastık;
Entarimsi gömlekler,
Çiklet ilen güneş gözlüğü...
İncele incele hani yok mu ya,
Höt! desen devrilecek oğlanlara benzedim.
Bir şey ikram edildi mi; mersi!
Birine tosladın mı; pardon!
Boncurlar, bonsuvarlar...
Bu arada anamın kefen parasını da yedik;
Belediye’deki sıramız güme gitti.
İş bunlarla bitse, öpüp başıma koyacağım;
Beni enayi yerine kodun, değil mi?
Senin için iki eşek yükü şiir yazdım,
Dört kamyon rakı içtim,
Gurbetlere düştüm,
Düz ovada yolumu şaştım;
Hadi bütün bunları sineye çektik diyelim;
Ya o belsoğukluğu?

Metin Eloğlu

TÜRKİYE’NİN ADRESİ

24 Eylül 2007 Pazartesi | | 0 yorum

I

Tavsayan bir rüzgârdaki hadilik
Sudaki buğulanıma direniş
Gece indi miydi
Ot güne upuzuyor


Geceye daha yıl var peki ne bu hırsız merdiveni
Bir de oturasılık tutturdun tam giderayak
—İnim inim gözleri—
Yahu silme ısırgan buralar, azıcık çömel peki

Güze doğru İstanbul’da bir kuş öter yazları
Kuş ne, yaz niye, İstanbul nere a deli
Burası önce Türkiye, sonra Pompei’nin son günleri
./..


Metin Eloğlu

TÜRKİYE’NİN ADRESİ

| | 0 yorum

II

Pıyrım pıyrım bir deniz
Hırpani bir gökyüzü
Nereden bulup döşerler
Salıncakta bebeler

Çünkü’lerin, ya da’ların savsağında
Hani’celer, belki’celer, ama’calar
Gözleri güme gidiyor ilk, gitsin mi sen oğlusun
Sonra bir bacağı yitiyor, ellerini alakoyuyorlar
Dişleri hiç mi hiç, dişleri de olsa mıydı
Ciğerine takıyor bir sabanı, üç evlek öteye çekeliyor
Bir yayan yulaf sepeliyor yarısı kendi barsağı
Köpürmüş tezeklere dalağı dökülüyor, kelliği
Bir kentiçi kavşağında buluyoruz son
Ne yüreği ne şahdamarı ne kirpiği

Onu sap,
Sen oğlusun


Metin Eloğlu

TÜRKİYE’NİN ADRESİ

| | 0 yorum

III

Et kılçık yoğrumları bu ya
Daha da inceltemezsin zarganaları
Su dinik ama safranlar sapsarıya
Kendinden incecikliği bu
Kabaca elenmiş bir çiçeğin


Süt tütüşlü, ciciberber tarazlı bir köpeği...

Bey atıntısı ruganlar köstekler ışıdıkça
İtin sırnaşık gölgesi poturuna vuruyor
Düşmüş peşine havalandırıyor herif, kumrular niye
ürküyor ki
Üçüncü mü ne bir kundaktası var bu yiğidin Yalvaç’ta
Gazeteler bile yazdı ya, kediler yiyor;
Bu burda köpek güdüyor, hadi
./..


Metin Eloğlu

TÜRKİYE’NİN ADRESİ

| | 0 yorum

IV

Çiğ çamurdan sökülüp kana dehlenen sülük
Emzirir önce kendi kurdunu
Yer anaç gövdeyi bir tüy sarmaşık
Bok besler gül

O hür döngüsünde hiç kılı kıpırdamadan
Bizim boyna sıkıştırdığımızı gevşetir semirikler
Yani hırsızlama bir cin-çolak ak tiftiğimizi diden
Yanı sıra böbürü çaprazlığın ve ikircikli seviler

Öyleyse aşna bir kuş dümdüz uçadurur
Göğün habire çalkantısında
Tıpış tıpış ve daldaşak

Bunca yol yorgununa bir uzanımlık yer bile yok
Ama nice Yunus’ların mezarı kaç dağda birden


Metin Eloğlu

TÜRKİYE’NİN ADRESİ

| | 0 yorum

V

Liken bezeli bir yörük taş
Kumlaşır da hiçlenmez o doğa yağmasında
Kavrulur sapsarı ayazında temmuzun
Ve kumların yine taş kesilmesi yavaşça


Köşeyi döndün müydü kesmece bir karpuz soracaksın
hartadaki çekirdeği gösterip
Gülü-gülüverecekler sapı iğdiş topatanlarm kıçı
çürüklüğünde
Şu sırtındaki yüke kaç yumurta verelim diyecekler Şile işi
Ve çağ üstüne çağdaş benekli o ceketi omuzlayıp gidecekler
Kahkaha çiçeği bir rozet sokuşturur yakana yoncasını da sen ekle
Orospu bir oğlan
Ne Tekirdağ’sı ne Kırkağaç’ı ne
Ve de ekstra ekstra Elektra’lar

Metin Eloğlu

TÜRKİYE'NİN ADRESİ

| | 1 yorum

VI

Usulcacık suyun balığı insanlamasında
İlk ürkünün gözkapaksızlığı o
Daralır kum saatının lokman süzgüsü
Ölür sinekler etlene etlene güzün


Ancak şu fitil tutuşunca havuzun dibi ışır dediler
Oysa ne kıvılcım ne fitil ne de havuzun dibi
Bir ölü şölen ışıltısını Sultan Mahmut'un camına benzettiler
Dal içeri yüzüne fesleğenler çarpa çarpa
Dolaş bir yanık tencere kokusunu paçanda tekir kediler
Ve ıpıslak çırayı çok üfledim diye örseleme kendini

Döngeri ettiğinde kapısı örtünük bir ulu denizi tıkla bön bön
Toyluğuna sığınıp bir yalancıktan sokakları eşikle
Sor o zom köşkü akşamleyin söylesin çengelli iğneciler
-Dilini koparırlar adamın billah Yemen'de olsa-
Ve bir avuç çimi çayırlayan sözde yeniçeriler

Yani Türkiye'yi bulmak kolay,Türkiye avucunun içi
Ama gerçek yerini kimselere belletmeyeceksin
Adama gülerler valla

Metin Eloğlu

LETTRİSME DİYOR Kİ

| | 0 yorum

Hışmılismirrahilezeliharamisnan
Izillakeysülehibbilibnetucanan
Delivehmileşünahretinemilezan
Şahkisansabirzeytülsattaraban

Metin Eloğlu

BİLDİRMECE

| | 0 yorum

Bu sokaktan biri geçince
Başka biri de geçebilir demek
Ne demek?

Metin Eloğlu

YOLCU

| | 0 yorum

Duman dumana baca
Tam da bu gece
Dilimin ucu
Emdim ki acı


Dört bir yanım Sirkeci


Metin Eloğlu

ODUN

| | 0 yorum

İstanbulun ortasında bir bahçe
Silme güvercin tavanı
Yeşeren ekinlerin muştusunca
Eylül bitiminin aydınlık günü

Sıcaktın aşklıydın bence
Sensizlikten bir yoksuldum yavandım
Şuramda saklı sımsıcak ekmeği
Senin doyumluk aşına bandım

Bakmakla doyulmaz çeşniden
Özlemlerle ısınmış bir yüzün vardı
Gayri çil çil düzen yokluğunla küf kesilir
Bunca ömrüm varlığınla uzardı

Salt sana vergi umudu aşılamak
Dipdiri aklın fikrin yüreğince uluydu
İçin dışın bozela gümrah gözlerin
Güzeldi yeniydi İstanbulluydu

Hayatı bölüşürken güleçtik dobra dobraydık
Sana ekli yaşamak elbet içimde sindi
Hani yüzümüzü ağartacak günlere teşne
Yoksun çağlar dost çağanlar içiydi

Sen vardın sonyaz vardı bitişiğimde
Bambaşka gördüm ülkeyi halkı acunu
Gerçekliğin bacasında kopkopu tütün
Gürül gürül yanası ocağımın odunu

Kıvancım sensin ergem sensin bilgim sen
Kuşandıkça seni ben eden kılık
Barışla hürlükle sevdayla gelen
O cayılması ayıp mutluluk

Metin Eloğlu

KIRKLAMA

| | 0 yorum

Bu çağa sövsende uslanmaz
Döve döve gebertesen de
'Kırkından sonra kim yaşar ki'
Diyor Fiyodor Mihayloviç
Deli mi ne
Hani şu hep kıranta Dostoyevski


Metin Eloğlu

BOYNUMUN BORCU

| | 0 yorum

Leman Hanım
Size bir şiir borcum vardı ya
İşte onu ödüyorum


Metin Eloğlu

OKUR-YAZAR YETİŞTİRME KURSLARI

| | 0 yorum

ABC… VYZ!
Bugünlük bu;
Yarın kelime dizisi,
Öbür gün el yazısı;
Aç istediğin gazeteyi,
Güldür güldür oku…
Kel Aliço’nun güreşlerini oku,
Orospuların gizli defterlerini oku,
Yusuf ile Zeliha’yı oku, gözlerine kan otursun;
Zenginin malını,
Züğürdün halini,
Demokrasinin iktisadi cephesini oku;
Orayı sökemedin galiba?
Geç pir aşkına cinayetleri oku…
Ha babam ha, ha babam ha;
Oku be!


Metin Eloğlu

BİLEN BİLENE

| | 0 yorum

Hazreti Süleyman bütün dilleri biliyor
Kuş dili kurbağa dili
Arıca sıçanca puhuca
Kimi Türk Frenkçeyi ana dili gibi biliyor
Kimi Türk Türkçeyi bilmemeyi biliyor
Sen beni biliyorsun
Ben seni

Metin Eloğlu

YAVRU AĞZI

| | 0 yorum

Kör aşı tutunca, ipeğe hızlanır iğdiş dut
ağacı
Saklamakla olmaz bu, çocuğa söylemeli
Ben böyle iyiydim dersin, ite kaka götürürler;
çiçeklenmiş döngeller
Zift mavisi bir akşam iner, güme gider pencere
Boşuna bir gecede harcanır gündüz gücü
Sonunda kançanağı bir göz düşer menekşeliğe

Bir tutam saç, bir diş kökü, bir canlı tırnak
Ta buğulu buğulu gübrelerin içinde
Güzellikle pembelikle şenlikle
Dilince söylemeli
Usulcacık büyüyor, kime büyüyor o
Ben niye sinirliyim, niye severim annesini
Çocuk bilmeli
Oğlum Hasan demeli

Metin Eloğlu

XAVIER CUGAT

| | 0 yorum

Amma da yaptın şıllık kız,
Dağlıysak, insan değil miyiz yani?
Davarları sattık; vurduk üçbini,
Öküzleri sattık; vurduk beşbini,
Bu parayı mezara mı götüreceğiz?
Hele gel, seni vizon pöstekilere saram;
Koluma takıp, Kervansaraya gidem;
Sana Chat-Noirlar alam mı;
Kokluyanın burnu düşsün.
Joze İturbiden Xavier Cugatdan
Sana pilak alam mı?
O çalsın, sen tepinedur..
Seni eşek sütünden banyolara yatırıp,
Camelini binliklere yakam mı?
Naylonuna ne verem?


Metin Eloğlu

ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER

| | 0 yorum

Bu dünya Sultan Süleyman'a kalmamış;
Ama size kalacak.
Olur a, Sultan Süleyman bilememiş işini;
Ama siz bileceksiniz.
Şöyle sizinle beraber üç beş kişi;
Öte yanı kördöğüşü.
Bir gün yaşamışsınız, ömrünüzde bereket;
Akşam olmuş kendiliğinden;
Bir konağınız var dayalı döşeli;
Kapıda arabanız, oda oda mutluluğunuz;
Kadehte kuşsütü var, tabakta minaregölgesi...
Biraz da aşk masalı ekleyin bu düzene;
Eklediniz mi?
Oh, yaşamak ne güzel şeymiş be!
Güzeldir tabii...
Şimdi de bir oda düşünün bakalım;
Halı, kilim hakgetire.
Ekmeğin, katığın lafı hiç edilmesin,
Otu ocağı bir kalem geçin;
Beş kişi uzanmış bir sedire,
Basıyorlar küfürü;
Kime?
Ne bileyim ben, kime...
Bu oda niçin mi yoksul?
O beş kişi yoksul da onun için.
Bu bayların, bayanların derdi ne mi?
Ne olacak: Memleketin derdi.
Peki ama, çaresi yok mu bu işin?
Ha şöyle,
Düşünmeye alışın.


Metin Eloğlu

LOKMAN HEKİMİN SEV DEDİĞİ

| | 0 yorum

Bu yürek seni seveceğini biliyordu herhalde
Bu kafa seni kuracağını seziyordu hanidir
Bine bin veren buğday
Elmadaki mayhoşluk
Hukuku beşer
Çınçınlı hamam
Çizmeli kedi
Sanki elleriyle komuşlar gibi
İkimizden bir işmar

Seni sevmemiş olsam sözlerim yarı yarıya
Gözlerim yarım
Ellerim Çolak Hüseyin eli
Seni sevmesem nefes almayı beceremem ki
Bugün günlerden ne
Cumartesi
Seni sevdiğim için Cumartesi elbet
Seni sevdiğim için bak Temmuz ayındayız
Ayşe onbaşı Pir Sultan Abdal büsbütün sevdalıyım sana
Bu gemiler nereye gidiyor seni sevdiğim için
Seni sevdiğimden suyun akası geliyor
Bacaların tütesi
Nurhayatın halleri seni sevdiğim için güzel
İbrahimin dilleri
İnsan seni sevince tutsaklığa kızar tabii
Savaşın adı geçse cinifrit olur
Ereğlinin kömürünü düşünür ne kömür o be
Ramanı düşünür Çukurovayı düşünür
Seni sevdiği için Haliçte bir uğultu
Marmarada bir deniz
Isparta bahçesinde güller seni sevdiğim için koncalanıyor

Seni sevdiğim için kilim dokuyorlar Avşarda
Yarın sabahlar seni sevdiğim için icat edildi
Penisilin halk şiiri canlı sinema
Mapusaneler Yedidüvel harbi İspanyol nezlesi
Sultan Hamit Don Civani
Ne bilsinler seni sevdiğimi?
Başaklanmıyan yulafa söylemeli
Cılk yumurtaya
Paslı demire
Kulağını bükmeli kurtlu kirazın
Hoşnut değillerse bu gidişattan
Akıl etsinler seni sevdiğimi

Yeşille turuncunun kafa barıştırması bu sevdadan ötürü
Tepemizdeki o göçmez tavan
Sulardaki yakamoz ortancadaki pembe
Ben seni sevdim diye

Bingöl vilayetinde kamyondan inince
Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum
Siz nerenin bulutlarısınız böyle
Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız
Bir yıldızlı akşamı varsa Ankaranın
1953 kışları içinde
Karnı tok sırtı pekse hısım akrabanın
Konu komşu dirlik düzenlik içindeyse
Birbirimizi daha çok sevelim diye

İnsan seni sevince işgüç sahibi oluyor
Şair oluyor mesela
Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri
Caysın be güzel
Caysın be iyi
Tütünü bırakıyor tütün neyime zarar
Keseme zarar ciğerlerime zarar sevdama zarar
Seni sevince adamın pabuçları eskimiyor
Beti benzi yeni çarktan çıkmış gibi

Seni sevince insan bilgili saygılı gönlü gani şen
Saçları zencefilli
Erkencecik evine dönmek istiyor canı
Zembilinde karpuzlar hürriyetler duvaklar
Annesinin elini öpüyor ilkten
Yeğenine çukulata almış onu veriyor
Bakıyorsun- Güzin karanfil çiçeğini sever ya-
Güzine bir demet kırmızısından almış
Sırf seni seni sevdiği için ya, başka neden?

Hep seni düşün
Hep seni yaşat
Hep seni yıka
Seni doyur üç öğün
Seni bir kanım uyut sonra uyandır
Lokman Hekim seni sev diyor bana

Seni sevmeseydim ilkbaharı kodunsa bul
İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
Umut diye bir şey yoktu ki yeryüzünde seni sevmeseydim
Hak hukuk bereket diye
Eşitlik kardeşlik hürriyet diye

Yüreğime sağlık ne iyi ettim

Metin Eloğlu

ÖMÜR TÖRPÜSÜ

| | 0 yorum

Yaşamak istiyorum.
Yaşamak istiyorsun.
Yaşamak istiyor.
Böyle şiir olmaz diyeceksin; biliyorum.
Ama böyle dünya olur mu?
Böyle barış olur mu?
Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu?
Biliyorum ki; katlanıver, diyeceksin.
Ama böyle de yaşamak olur mu?

Metin Eloğlu

ÇİLİNGİR SOFRASI

| | 0 yorum

Bu zıkkımın yanında
Arnavut ciğeri ister, bir
Çiroz salatası ister, iki
Cacık ister, üç
Adalet, musavat, hürriyet demeye
Sadece yürek ister

Metin Eloğlu

UYAN

| | 0 yorum

Hadi uyan
Gün ışığı çilemeye başladı başucunda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar yerinden uçtu
Bu türküyü dinleyemeyecek misin
Haydi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın
İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin iyiyi yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle, yaşamak desin
Toprağı dinle, barışmak desin
Göğü dinle, sevişmek desin
Bir plâk konmuş gibi gramofona
İşte aşk, işte özlem, işte savaşmak gücü
Uyan diyor uyansana
Hadi uyan
Sevdiğim uyan
Ne olur uyan

Metin Eloğlu

KALINCACIK

| | 0 yorum

Karanlık bağçaların çürük çarık elmaları
Akşam olur eve gitmez sapısilik zembilde
Toptaşı avlusunda üç ısırgan dalında
Asılmış bir Ali'nin darısız kumruları

Bir ana göğümsü gözünü pazara çıkarıyo ta
Banaz'danZile'de köpek doğuruyo bi taze
Fatma'nın oğlanını yiyo kediler
Bi rakıdır bastırıyo öğleden sonraları.

Ne ilikler kurudu yozalan şu kemiklerde
Hasta masta değilim kırın o şırıngaları
Birileri sökün edip aya bilet kesiyorlar tam
Cebimde gidemezin en bozuk paraları

Ondan kelli yaymayasıl bir düzen
Ondan kelli çilçili küflemeler
Gırla nisan, gırla rakı, gırla sen
Bu kevgirde mi durulanır aşk makarnaları?


Metin Eloğlu

BUZLUCAM

| | 0 yorum

Camı kırmak çok kolay
Göğü hep göğertmek
Unu hiç acıtmamak
Çölü tez çimlemek
Er'i dişilemek
Piçi babalamak
Sonu ilklemek hemen
Zor olanı sen

Metin Eloğlu

BİT YENİĞİ

23 Eylül 2007 Pazar | | 0 yorum

Kötüymüş, cahilmiş; bunlar hep peşin hüküm…
Dolmabahçe’ye yanaşın da –eğer yanaşabilirseniz-
İyi niyetle şöyle bir kolaçan edin:
Adam oturmuş memleketi düşünüyordu;
Ama önü havuzmuş da yelpazelenirmiş,
Ama yediği önünde, yemediği ardında,
Ama…
Nankör herifler, aması yok bu işin;
Adam oturmuş bal gibi memleketi düşünüyordu:
Dalaman çayı hazin akar, diyordu;
Onu biraz delişmen akıtmalı.
Istıranca dağlarında bir eşek
Güneşe karşı işer;
O eşeğin de icabına bakmalı…
Bizim Hacı haram yemez,
Pelvan İbrahim kıçını yumaz,
İstanbul çocukları askerlik edemez…
Açlığa muska lazım,
Sadrazama tasma lazım…
Ah, her şey düzelecekti ama,
Devletlimin sol kalçasında
Bir zalim çıban!

Ulan Baltacı Mehmet,
Ulan Yedisekiz Hasan Paşa
Ulan 1914 savaşı;
Ulan Nasrettin Hocanın kuşu…

Bu arada sanat işleri de gelişti
Tekke ilahileri, Minakyan tiyatroları,
Bilmemkimin fırçasında
Manolyalar ölmezleşti..
Hele bir Yahya Kemal yetişti ki
Yahya Kemal derim sana!
Tanzimat, Servetifünun, Fecriâti…
O dehşetli yazarlar bir olup
Bunca gerçeği tefe kodular.
Bülbüle mehtabın hakkını,
Heceyle aruzun şerefini korudular.
Bu memleket başka türlü nasıl kalkınsın?
Yaşasın,
Vallah billah yaşasın!

Metin Eloğlu

BİZ KİMİZ

HASAN TAHSİN ÇETİN & MURAT SOLGUN